İran ve Muttaki krizi
Tüm dünyanın gözleri uzunca bir süredir İran’ın üzerinde. Gerek Batı ve İsrail karşıtı çizgisi, gerek bölgedeki liderlik arayışları ve gerekse nükleer kapasitesini oluşturma çabasından asla geri dönmeyeceğini göstermesiyle bu ilgi zaman zaman ciddi bir tedirginliğe dönüşmekte. Bu sebeple İran’ın dış politikası kadar iç siyasi dengeleri de Batı dünyası tarafından yakından takip ediliyor. Muttaki’nin Senegal’deyken, daha yurda dönmeden Ahmedinecad tarafından görevden alınması ve yerine İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi’nin atanması ortada ciddi bir kriz olduğunun göstergesi. Durumu kısaca analiz edelim.
1-İçerideki siyasi fay hatları doğal olarak İran’ın dış politikasının da kırılma noktaları. Ancak çok da radikal farklılıklar beklememek gerekiyor. İran büyük ve ciddi bir devlet olduğu kadar, içerideki güç ilişkileri bakımından da o kadar muğlak bir siyasi yapıya sahip. Seçilmiş ve seçilmemişler arasındaki rekabet, dini liderlik ve siyasi liderlik arasındaki güç çekişmesinin de kaynağı. Ahmedinecad dış dünyada ne kadar önemli bir figürse, Ayetullah Hamaney de İran iç siyasetinde o kadar önemli bir figür. ‘Velayet-i Fakih’ yani ‘Rehber’ olarak tanımlanan mistik bir kimliğe sahip. O, gücünün kaynağı seçilmiş temsilciler, atananlar ve yakın çalışma arkadaşları dahil birçok farklı mecradan gelen bir başkomutan ve dini lider. Humeyni kadar güçlü ve karizmatik olmadığı için çıkar grupları arasındaki siyasi dengeleri hesaplama ve otoritesini dikkatle koruma konusunda hassas. Gücünün yasal dayanağı için de şu yasayı hatırlatalım: Rehber,’ulusal çıkarlara uygunsuz hareket etme ya da anayasada belirtilen görevleri yerine getirmeme gerekçesiyle Danışma Meclisi’nin 2/3’ünün oyuyla devlet başkanını ve bakanlar kurulunu görevden alma yetkisine de sahip’.
2-Devlet Başkanı Ahmedinecad ise seçilmişlerin lideri olarak 2005’te Rafsanjani’yi, 2009’da da Musavi’yi yenmeyi başarmış ve gücünü pekiştirmiş bir siyasi kimlik. Ülke içerisinden daha çok, İran’ın dış nüfuz alanlarında etkili. Bölge ülkelerinin hemen hepsinde sokaklarda yürürken onun posterlerine rastlamak sıradan bir durum. Batı ile ilişkileri gerdikçe şöhretine şöhret kattığı aşikar. İran İslam Dayanışma Meclisi Başkanı olan muhafazakar ve devrim yanlısı Ali Laricani’yle de dengeli bir ilişki içerisinde.
3-Uzmanlar Konseyi Başkanı Rafsanjani, değişimci kanadın önemli ismi. Zamanında hem muhafazakarlar hem de reformistler tarafından yolsuzlukla suçlansa da şimdilerde sivil toplumun ve reformistlerin sözcüsü kimliğini koruyor. Buna karşın Konsey’in Rehber üzerinde bile yasal anlamda otorite sahibi olması, Rafsanjani’nin yeterince etkin olmasını sağlayamıyor. Çocuklarının Musavi’yi desteklemek için meydanlara çıkması, buna rağmen Ahmedinecad’ın seçim başarısının Hamaney tarafından desteklenmesi de Rafsanjani’nin yeterince güçlü bir siyasi ittifak oluşturamadığını gösteriyor.
4-Devrim Muhafızlarının kimden yana tavır koyacağı İran için önemli bir denge. Nitekim 2009 seçimlerinde Ahmedinecad’ın yanında yer almaları, sonuca net olarak etki etmişti. İç dengeler bakımında nispeten daha pragmatik tavırlar almaları kolay görünüyor.
5-İran Dışişleri Bakanı Muttaki’nin görevden alınması nükleer programın geliştirilmesi konusunda içeride de tartışmalı bir durum olduğunun göstergesi. Henüz nedenleri konusunda net bir açıklama yapılamamasına rağmen, konunun nükleer programın geliştirilmesiyle ilintili olduğu anlaşılıyor. Muttaki’nin Türkçe bilen ve Türkiye’ye yakın duran bir politikacı olduğunu da unutmadan belirtelim. Böyle bir kimliğin görevden alınması, sürmekte olan bir politikanın değişeceğinin göstergesi. Bu değişimin ılımlıya mı, yoksa sertliğe mi döneceğini zaman gösterecek.
Deniz Ülke Arıboğan’ın 15 Aralık 2010 Tarihinde Akşam Gazetesinde yayınlanan köşe yazısı. Yazıya Akşam Gazetesi web sitesi üzerinden ulaşmak için lütfen tıklayın.