Deniz Ülke Arıboğan’dan bir Boğa Güreşi hikayesi ! ” Yasımı tutacak mısın ? “

0
1658

O koskoca arenadaki konumları itibariyle güreşin sonucunu kestirmeye çalışsanız, bir çırpıda boğanın matadoru perişan edebileceğini söyleyebilirsiniz. Boğa ilk darbede öldürülemeyecek kadar kuvvetli, vahşi ve aman vermez bir görüntü sergilemektedir.

Oyunun felsefesi gereği bu dövüşte hayatta kalmaya çalışan taraf matadordur. Boğanınsa böyle bir kaygısı bulunmaz. O sadece düşmanım yok etmek ister. Pikador’un, banderillero’nun, seyircilerin, kısaca herkesin, ona karşı olduğunun farkında değildir. O “ben merkezli’dir. Kendisinin dışındaki şeylerle ya da neden var ve orada olduğuyla ilgilenmez. Şartlandığı şey arenanın tek egemeni olarak özgürce koşuşturabilmektir. Engel gibi görünen her şeye de kızmakta haklıdır. Kızdıkça pervasızlaşır ve saldırganlaşır. Herkesi yenebileceğine inanmaktadır. Bütün kırmızılara savaş açar. Boynuzları vardır ya!

“Kırmızı”ların açılışının bir nedeni vardır oysa. “Gel” diye bağırmaktır, o bayrak. Çağırmaktır sinsice ölüme. Dövüş bir risktir matador için elbette. Manuel Benitez El Cordobes’in ablasma “yarın sana bir ev alacağım, ya da yasımı tutacaksın” deyişi yalnızca kitap sözleri değildir. Tehlike vardır, kuşkusuz, ama gösterinin de devamı şarttır bilinir. Zaferler geldikçe matadorun kendisine güveni ve gücü artar. Seyirci ona tapmaya başlar kısa sürede. Matador artık arenanın gerçek efendisidir.

Matadorların nadiren aldıkları yaralar, dövüşün gerçek ve eşitler arası bir mücadele havasında geçmesini sağlayacak ana detaydır. Bazen boğanın biri, bir Spartaküs(i), dayanamayıp öldürüverir rakibini, seyircilerin üzgün haykırışları arasında. Ve katil oluverir birdenbire, anlayamadan ne yaptığını. Meşru müdafaa diye bağırmak ister(belkü), ama nafile. Muzaffer boğa zaferini kutlayamaz bile. Kendini tam efendi oldum zannederken kaderinden kaçamayacağını görüverir. Kulağı her hal ve şartta kesilecek ve muzaffer boğa akşam yemeğinde servise sunulacaktır. Onursuz bir mücadelenin, tarihsel geleneği budur; kazansa da kaybedecektir. Menü önceden hazırlanmıştır.

Sırada yeni boğalar vardır, yetişmiş. Arenaya kızgın çıkmaları sağlansın diye birileri dürtüp durmaktadır onları. Var oluşlarının bütün anlamı sıranın kendilerine gelmesi ve arenaya çıkmak olduğundan, kendileri arenaya çıkınca ne olacağı ile ilgilenmezler bile. Onlar bile matadoru desteklerler, arenadaki boğaya karşı. Koro halinde bağırırlar; “öndeki gitsin, sıra bize gelsin”!. Tamam, gelmektedir, sızlanmayın!

Sıradaki boğalar kadar seyirciler de sabırsızdır, yeni boğayı görmek için. Birkaç fantastik koşudan sonra, matadorun gelen boynuz darbelerinden kolayca sıynlabildiğini görmüş ve arenadaki boğadan sıkılmaya başlamışlardır. Yeni gelenin rengi, kilosu, koşma hızı, heybeti merak edilmektedir. İşin heyecanı da buradadır zaten. Kimse boğanın matadoru öldürmesini izlemek için gelmez, arenaya. Kimse boğa matadoru öldürünce “ole” diye bağırmaz.

Seyirci dövüşün sonucunu zaten bilir. Tek kaygısı bu geleneksel düellonun, onun seyir zevkini tatmin etmesidir. Estetik, riski yüksek ve şov niteliği üstün bir dövüş ister, arenadakilerden. Büyük bir şevkle ve adrenalinle izler oyunun bitişini. Boğaya gelen ilk darbenin onu öldürmeyeceğini ve esas mücadelenin, şişler saplanmaya başlandıktan son kılıcın batmasına kadar geçen sürede başladığını bilir. Boğa yaralandıkça vahşileşir, matadorun gerginliği ve seyircinin heyecanı yükselir. Boğa, matadora daha yakın geçtikçe “ole” sesleri artar. Matador, yorgun boğaya arkasını dönerek seyirciyi selamlamaya, boğaya aldırmadan diz çökmeye, sakince boğanın etrafında dolaşmaya başlamıştır.

Sıra son kılıca gelir. Matador estetik bir hareketle, boğayı daha fazla incitmeden kılıcını saplar, en hayati noktaya. “Ole” sesleri ile arena inlemektedir. Kimse boğanın yasını tutmayacaktır. 

 

Deniz Ülke Arıboğan,

26.12.2005

BİLGİ: Deniz Ülke Arıboğan’ın 26 Aralık 2005 tarihli “Yasımı Tutacak mısın ? ” başlıklı Akşam gazetesi köşe yazısı aynı zamanda Deniz Ülke Arıboğan’ın ” Dil insanı konuşur ” isimli kitabında da yayımlanmıştır.

Yasal Uyarı: Tüm yayın hakları Prof.Dr.Deniz Ülke Arıboğan’a ait bu eser, görsel, internet medya organları tarafından sadece kaynak gösterilerek ve içerik değişimi yapılmadan kullanılabilir. Kullanılacak internet medyası sayfalarında mutlaka bu sayfaya link verilerek kullanılmalıdır. Kaynak gösterilmeden, içerik değişimi ve kısaltma yapılan haber ve diğer bilgilendirme çalışmaları için yasal haklar saklı tutulacaktır.