Dış politika sorunları oldukça teknik ve detay bilgi isteyen mevzular olsa da uluslararası meselelerin sosyal medya ortamına düşmesiyle birlikte sığ ve popüler tartışmalar üzerinden şekilleniyor. Buna geleneksel medya üzerindeki tekelleşme ve savaş psikolojisiyle birlikte yükselen tahammülsüzlük ve hamaset eklenince de son derece önemli meseleleri gözden kaçırmak mümkün olabiliyor.
Dış politikayı iyi anlayabilmek, uygulayabilmek ve yönetebilmek için çok iyi bir satranç oyuncusundan beklenen performansı göstermek şart. Her iyi satranç oyuncusu ‘sadece kendi hamlesinin mükemmelliğine odaklanması halinde oyunu kaybedeceğini bilir’. Mesele karşı taraftan gelecek mükemmel hamleyi önceden tahmin edip, ona göre bir plan geliştirmektir. Çünkü hiçbir mükemmel bir hamle boşlukta üremez, koşullara göre kurgulanır. Karşı tarafın hamlesinden bağımsız bir biçimde kurguladığınız en mükemmel hamle bile karşı tarafın atağından sonra en kötü hamleye dönüşebilir.
Bu nedenle ‘biz ne yapıyoruz (iyi mi kötü mi) sorusu’, ‘karşı taraf ne yapıyor’ sorusuna bağımlıdır. Oyun bir bütündür ve her hamleden önce ‘karşı tarafın olası hamleleri nedir; ona göre ne yapmalıyız’’; ‘uygun ve yeterli kapasitemiz var mı’ ; ‘kullandığımız araçlar uygun mu’ gibi soruları sorarak cevaplarımızı ona göre geliştirmemiz gerekir.
Ben bugün, 32 yıldır uluslararası ilişkiler disiplini alanında çalışan bir akademisyen olarak “kelleyi koltuğa alarak” (maalesef durum bu) bir SWOT analizi yapmak istiyorum. Yani S = Strenght (güçlü yönlerimiz) W = Weakness (zayıf yönlerimiz) O = Opportunities (fırsatlar) T = Threats (tehditler) üzerinden bir projeksiyon geliştireceğim. Bizim alanımızda çok kullanılan bir uygulamama olmamakla birlikte olan biteni bütüncül bir gözlükle görebilmek için çok faydalı bir şablon olduğu düşüncesindeyim. Güçlü ve zayıf yönler var olanları, Fırsat ve Tehditler ise ‘olabilme ihtimali olanları’ kapsamakta. Bu bakımdan ne fırsatları görüp sevinmeye ne de tehditleri görüp paniğe kapılmaya gerek yok. Devlet aklı fırsatları değerlendirmek, tehditleri de bertaraf etmek için işler; işlemelidir.
Eksik bıraktığım yerlerin tamamlanması dileğiyle…
S – Güçlü Yönlerimiz
1- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölgesel bir güç olarak tarihsel mevcudiyeti ve etkinliği
2- Askeri hazırlığımız ve yeteneklerimiz
3- Gittikçe gelişen ve millileşen askeri kapasitemiz
4- Operasyona yönelik ulusal kamuoyundaki geniş kabul ve halk desteği
5- Siyasi merkezdeki partiler üstü (büyük ölçüde) fikir birliği /oydaşma
6- Güçlü merkezi otorite ve lider
7- Suriye iç savaşının başından beri tüm Batı dünyasının tehdit olarak algıladığı mülteci meselesinin en güçlü sahiplenicisi ve kontrolörü olarak vazgeçilmezliğimiz
8- Uzun yıllardır dağılmış ve istikrarsızlaştırılmış bir ülkede ‘terörle mücadele’ konseptinin sahip olduğu algı üstünlüğü
9- Bölgede diğer aktörleri kapsamayan (Trump, Putin ve Erdoğan arasında kamuoyuna yansımayan bir iletişim ağının varlığı)
W- Zayıf Yönlerimiz
1- Operasyonun terörle mücadele kapsamında yapılsa dahi, başka bir ülkenin toprağında gerçekleşiyor olması.
2- Ekonomik kırılganlığımız
3- Diplomatik bir yalnızlık içine gömülmüş olmamız
4- Uluslararası iletişim ve kamuoyu oluşturma konusundaki hazırlıksızlığımız
5- Dönemsel olarak müttefik gördüğümüz siyasal aktörlerin (Arap Birliği, Rusya, ABD, AB, İran vs.) politik güvenilmezliği
6- Harekatın başlangıcından itibaren kullandığımız “terörizmle savaş” argümanının dünyada kabul görmeyişi ve ‘işgal’ terminolojisinin yaygınlığı
7- Uzun dönemdir sürdürülen bir kampanya çerçevesinde dünya kamuoyunda Suriye’deki savaşın destekleyicisi ve IŞİD’in kollayıcısı pozisyonuna yerleştirilmiş olmamız
8- Yaralı demokrasi, eksik çoğulculuk ve eleştirilemezlik
9- Baş dayanağımız olarak görülen Trump’ın kendi pozisyonunun sallantıda olması ve ona yönelen öfke ve nefretin bizim Suriye politikamızı da doğal olarak nefret tarafına konumlandırması; yani müttefikimizin kötülüğünün olumsuz yansımaları
10- Diğer dayanağımız Putin’in kendi ulusal çıkarlarını koruma konusunda çok iyi bir oyuncu olması ve Türkiye ile ilişkilerinde kötü niyetle hareket etmesi halinde Batı ittifakının hevesli davranmayacak olması
11- Populizm, hamaset, liyakatsizlik üçlemesinde eriyen ulusal çıkar algımız
O- Fırsatlar
1- Tüm bölgede istikrarsızlığın ana kaynağı ve sorumlusu olan ABD’nin olası çekilmesiyle Irak üzerinden başlamış olan 30 yıllık bir mücadelenin durulma ihtimali.
2- Suriye’de İran etkisinin görece azalması ve daha rahat diyalog kurulabilir bir ülke olan Rusya’nın etkisinin artması
3- Suriye’deki iç savaşın herkes tarafından kabul edilebilir bir sona yaklaşması ve anayasal çalışmalarının öne çıkma ihtimalinin artması
4- Suriye iç savaşından faydalanan YPG’nin bağımsız bir siyasi alan ve bir koridor oluşturma girişiminin sonlanmış olması
5- Suriye’deki Kürt siyasi hareketinin (legal ve illegal yönleriyle) Suriye rejiminin ve dolayısıyla Rusya’nın kontrolüne girerek nötralize olması; Adana mutabakatının işlerlik kazanması
6- ABD’nin desteğiyle girişilen stratejik bölme, ekleme faaliyetlerinin, demokratikleşme adı altında tahrik edilen yapay siyasi hareketlenmelerin toplumsal tabanını kaybetmesi
7- Savaşın bitimiyle oluşabilecek ekonomik potansiyel
8- Olumsuz deneyimlerden dersler çıkarabilme ihtimalinin varlığı
9- Aradaki tehditlerin ve asalakların ortadan kaldırılmasıyla Türkiye’nin tarihsel olarak bölgede yaşayan tüm Kürtlerle olan birlikteliği ve kardeşliğinin yeniden tahkim edilmesi
10- Harekatın amacına ulaşarak sonlanmasıyla birlikte Türkiye’nin seküler karakterinin ön plana çıkması ve Batı ile bir süredir bozulan iletişimin onarılması
T= Tehditler
1- Türkiye’nin tüm dünya kamuoyunda IŞID’den boşalan “bölgenin şeytanı” pozisyonuna yerleştirilmesi,
2- Harekat üzerine bina edilen olumsuz/saldırgan ‘Türkiye imajının yarattığı koşullarda Kıbrıs, Ege, Ermeni meselesi gibi konuların yeniden gündeme gelmesi,
3- Esad rejiminin yeniden konsolide olarak dünya kamuoyunda tanınması ve Türkiye’nin yabancı bir ülkenin topraklarındaki işgalci olduğuna kamuoyunu ikna etmesi
4- BM Güvenlik Konseyi, AB, Arap Birliği, Çin vs. kanalından gelecekküresel kınama ve yaptırım rüzgarı
5- Ekonomik yaptırımların ülkeyi yıkıma götürebilecek bir boyuta gelmesi
6- Yaptırımlar ve istikrarsızlık nedeniyle oluşabilecek iç politik sorunlar ve iç güvenlik meseleleri (sokak eylemleri, siyasi tıkanıklık, PKK ve IŞİD unsurlarının yeniden hareketlenmesi vs.)
7- Muhtemel ekonomik ve psikopolitik dağılmanın yükselteceği, dışarıdan da desteklenen ırkçılık ve mezhepçilik hareketleri; mültecilere yönelik saldırılar ve antidemokratik kısırdöngü
8- Ülkede sathında esen ‘düşmana karşı dayanışma rüzgarının’ orta vadede içe dönerek, bir memnuniyetsizlik ve kavga ortamına geçit vermesi
9- 1974’ten bu yana uyutulan Kıbrıs meselesinin Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmaları üzerinden tekrar gündeme gelmesi; (Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının ağır eleştirilere maruz kalan sözleri bir ön alma çabası olarak da görülebilir)
10- Uzun zamandır ısrarla vurguladığımız YPG = PKK algısının tam ters etki yaratarak “PKK gibi YPG de teröristtir” noktasına gitmek yerine, “YPG gibi PKK da müttefikimizdir” aşamasına evrilmesi; PKK’nin terör listelerinden çıkartılması ve bu şekilde her türlü ekonomik ve lojistik erişime açılması
11- NATO ve AB ile kötüleşen ilişkilerimizin savunma kalkanlarımızı kolektiften bireysel aşamasına çekmiş olması. (Bir saldırı halinde kimse bizi korumaya hevesli olmayacaktır)
12- Bölgedeki tüm legal ve illegal Kürt siyasi hareketinin Rusya’nın kontrolüne girmesi ve Türkiye’yi, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye üzerinden çepeçevre saran Rus müttefiki bir lojistik hattın, orta/uzun vadede Karadeniz ile Akdeniz’in birleştiren pro-Rus bir Kürt devletinin oluşumuna yol açma ihtimali
13- ABD’nin bölgeden olası çekilmesinin yaratacağı güç boşluğunun yeni istikrarsızlıklara yol açması ve kendini tehdit altında hisseden İsrail’in üretebileceği nükleer riski de kapsayan sorunlar.
Sonuç olarak her eylem gibi Barış Pınarı harekatımızın da güçlü ve zayıf yönleri var. Çevremiz de tehdit ve fırsatlarla dolu. Tüm bunları eksik bıraktığımız ilaveleri de ekleyerek büyük resmin içine yerleştirip ona göre tavır belirlemenin önemli olduğuna inanıyorum.
Prof.Dr.Deniz Ülke Arıboğan
Oxford Üniversitesi CRIC
Üsküdar Üniversitesi